16 Aralık 2014 Salı



Dün,bugün sahip olduğum şeylere sahip olacaksın deseler inanmazdım.

Tıpkı şimdi,yarın sahip olacağım şeyleri söylediklerinde inanmadığım gibi.



Ben her zaman çok şey hayal ederim.
Aynı zamanda çok da düşünürüm.
Belki size çok basit gelir her birisi.
Belki çevremdekilere de.

Arkadaşlarıma anlatıveriyorum bazen birkaçını hayallerimin.
Dinliyorlar can kulağıyla beni.
Çoğu zaman enterasan buluyorlar anlattıklarımı.
Ve aynı zamanda gerçekçi de bulunmaz çoğu zaman.

Ama hayal etmek aslında o hayali gerçekleştirmek değil midir?
Çoğu insan hayal etmekten bile korkar olmuş.
Bir insan hayal etmeden nasıl yaşar?
Hayattan nasıl zevk alır?

Ben ne zaman üzülsem,
Ne zaman kendimi kötü hissetsem
Hayal ederken bulurum kendimi.



Şimdi bir şey istiyorum sizden.
Belki de ne zamandır yapmadığız,tadını unuttuğunuz bir şeyi.
En çok istediğiniz şeyi hayal etmenizi istiyorum.
Şimdi o hayale dalmanızı.
Tüm iliklerinizde hissetmenizi mutluluğunuzun her bir damlasını.
Sevinç çığlıkları atmanızı.
Doyasıya haykırmanızı.
Belki de unuttuğunuz o mutluluğu yeniden hatırlarız bir an da olsa.

İşin ilginç yanı şimdi sorsam her birinize
Ne hayal ettiniz diye.
Kiminin hayali araba ,
Kiminin ev ,
Kiminin lotodan çıkan para,
Kiminin bisiklet
Kiminin sınav kazanmak
Kiminin yiyecek bir kuru ekmek.
Kiminin vefat etmiş babasıyla bir saat de olsa buluşabilmek.

Şimdi bir kuru ekmek hayal edeni düşünelim.
Kendi hayal dünyamızdan çıkıp onun hayaline dalarak.
Hayallerinizde, o çocukla karşılaşsak ne yaparsınız desem?
Kimi, çocuğa para uzatırken bulur kendini
Kimi, fırından sıcacık ekmeği ona uzatırken
Kimi, kocaman sofraya çocuğu oturtup ona dünyaları yedirtirken
Kimi, kendinin son lokmasını onunla paylaşırken.
Kimi, de onun tüm masraflarını ödemeye adar kendini.
Daha kim bilir neler neler çıkar her birinizden.


Her söylenen cümle ne de çok şey anlatır aslında bize.


Neyse diyeceğim o ki Hayal etmekten asla ama asla vazgeçmeyin.


4 Aralık 2014 Perşembe

Kalabalıklar içinde yalnızım demişti o dudaklar. O zaman gözlerim sadece izlemişti o dudakları. Yürek işe girmemişti. Anlamlandırmamıştı. Ya da üstüne düşünmeye bile değer bulmamıştı kim bilir. Kalabalıklar içinde yalnızım ne derinden söylenmiş bir cümleydi oysa. Kim bilir hangi buhranla dökülmüştü o sözcükler ağızdan. Şimdi ne de iyi anlıyorum seni. Bir bilsen ne derinden hissediyorum o kelimelerinin her nefes alışını,her kalp atışını. Her insanı ayakta tutan birileri vardır hayatında, Belki de tek bir yürek vardı o kişiyi hayatta tutan. Ama vardı işte. Ya kimsesi yoksa o kişinin, O daha kötü değil miydi, sahiden? Daha acıtmaz mıydı o yüreği? Bilemedim hangisi daha ağır gelirdi bu yüreğe? İkisi de beter be kardeşim.
Cahit Sıtkı hocamla konuşuyorum karşılıklı. Konuşmaktan ziyade dertleşiyoruz sanki Dökülüveriyor dudaklarından birden. ''Öyle eksildik ki yaşarken, Bize dokunan her şeyi eksiltiyoruz. Yalnızlığımızla çoğalıp kalabalıklığımızla eksiliyoruz ve öylesine kalabalık ki yalnızlığımız. Ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz…'' Bana o kadar çok şey söylüyor ki Adeta içimi okuyor. Ne iyi geliyor onla sohbet. Beni derinden hisseden birilerinin varlığı içimi ısıtıveriyor. Bu akşamki konuşmamızdan sonra kalkıyorum istemeyerek. Evime gidiyorum. Aklımda ustamın sözleri ilerliyorum.